10 Temmuz 2016 Pazar

Acıya Uyanmak



Gene aynı saatte uyandım, hiç şaşmıyor, kurduğum saatin çalmasından on dakika önce uyanıyorum hep.  Saatin çalışıyla sen de uyanacaksın ve ben, senden önce uyanamayıp seni izleme fırsatından mahrum kalacağım, düşüncesiyle saatin çalmasından önce uyanmak bilinçaltıma yerleşmiş, istesem de daha geç uyanamıyorum. Hatırlıyorum, çok hasta olduğum zamanlarda da bu hiç değişmedi. 

Uyanıp önce seni izliyor, sonra usulca yataktan çıkıyor kahvaltıyı hazırlıyorum. Sessiz olmaya özen gösteriyorum, mutfaktan gelen seslerle değil, benim öpüşlerimle uyanmalısın. En sevdiklerin;  kızarmış ekmek ve omlet,  masanın başköşesinde… Evet, her şey tamam olduğuna göre seni uyandırabilirim.
 Parmak uçlarıma basa-basa geliyorum yanına, yanağına kondurduğum bir öpücükle gözlerini açıyorsun. Allah’ım! “Bu gözleri görmeden yaşayamam” diyorum, sen bana gülümserken. Neşe içinde kahvaltımızı ediyoruz, sonra birlikte evden çıkıyor, aynı otobüse biniyoruz iş yerlerimize gitmek için. Sonra… Sonra, acı bir siren sesi!  Günlerce yoğun bakımda yatışım ve hastaneden taburcu olana kadar ölümünü bilmeyişim! 

Beş yıl geçti aradan… Gene aynı saatte uyanıyorum, ama bu kez mutlulukla değil, kaza anındaki acı siren seslerini duyarak. Önce yatağımdan kalkıp protez bacağımı takıyorum, sonra kahvaltıyı hazırlıyorum; Omlet ve kızarmış ekmek… Öylece duruyor masada, sen yoksun, elimi hiçbir şeye sürmüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder