21 Eylül 2014 Pazar

İNTİHAR: ACI, MUTSUZLUK, YALNIZLIK VE NİHAİ SON


    Beethoven son derece etkilenmiş olarak müziğini dinleyen tecrübesiz bir kemancıya dinlediği müziğin sadece kendi duygularını yansıttığını anlatır.” Besteci ne hissediyorsa müziği de odur der: “Sevgi, nefret, acı, telaş, umut... her şey”.

   Yaşamı boyunca sağlık problemleri çeken Beethoven 1801’de işitme problemleri yaşamaya başlamış ve 1817’de tamamen sağır olmuştur.
Sağır olmak, bir müzikçi için, felâketlerin en büyüğü değil midir? Ama Beethoven, sıkıntıları atlatmayı başardı; bir kere intihara kalkıştıktan sonra, en büyük eserlerini besteledi. Ve sessizliğe, yalnızlığa gömülmüş, bestelediği müziği artık ancak kafasının içinde dinleyebilen bu müzikçi, insanlığa ses yoluyla olağanüstü bir kardeşlik ve mutluluk bildirisi aktarmıştır: Schiller'in bir şiiri üzerine bestelediği Neşeye Övgü. Bu onun ünlü 9. Senfoni'siydi. En çok bilinen ve Avrupa Birliği marşı da olan en çarpıcı senfonisi 9. senfonisidir.

    İşte bu yüzden 9. Senfoni acılar içinde geçen, ölüme giden yola karşı  bir duruş olarak çağdan çağa aktırılarak, her çeşit dinleyicinin kulaklarını sahibinin haykırışıyla çınlatır  "Ben Vardım".

    Notalar sonsuza kadar akıp gitse de ve her nota ölümü hissettirse de o ana ulaşabilmenin yılgınlığıyla yaşıyoruz birçoğumuz. Niye çekelim tüm kanlı acıları, çaresiz mücadeleleri, irili ufaklı kaygıları ve tüm bu ümitsizlik içinde nasıl bulabiliriz hayata bağlanacak umudu? Oysa nasıl da ölüyüz yalnızken. Yorgun, soğuk ve yapayalnızız aslında hepimiz. Birçoğumuz bu duruma dayanamayıp intihar eder, intiharı düşünmeyip yaşanan tüm acılara göğüs gerenler ise ya hasta olana ya da ülkemizin ölüm yaşı ortalamasına yaklaştığında hatta geçtiği zaman ölümü düşünüp hissederler. Bazıları ise çağlar boyunca değişik inançlarda sık rastlanan yeniden doğmaya olan inançlarıyla ölüm korkusunu bertaraf etmeye çalışırlar. Bu onların buldukları oldukça kurnaz bir yoldur bana göre. Hayat sanki çok güzel bir şeymiş gibi yeniden ve yeniden dünyaya gelmek; kedi, köpek, soylu biri ve/ya dilenci olmak. Bir zamanlar kelebekken hamamböceği, soyluyken bir dilenci olduğunu bilemeden bitevi bir şekilde tekrar tekrar yaşamak.

    Che Guevara "Bir sınıf olarak aydınların görevi intihar etmektir" demiş. Bence tüm insanlar intihar etmeli. Ancak o zaman var olduğumuzu ispatlamanın bir yolunu bulmuş oluruz. Yok olmak. Sonsuza kadar hiç olmak… Çünkü var olan bir şey yok olduğunda ancak bir zamanlar var olduğunu hissedip yokluğunu duyumsarız.

    Siz bu satırları okurken intihar etmiş olabilmeyi çok isterdim ancak büyük ihtimalle yaşıyor olacağım. Yorgun, soğuk, yapayalnız ve ölümle kol kola… Çünkü intihar yaşadığım karmaşa içinde bir taraftan kaçış- kimilerine göre zayıflık- bir taraftan da cesaret istiyor. Sanırım bugün bu cesareti gösteremeyeceğim.

     Durkheim üç çeşit intihardan bahseder:

  Egoist intiharda kişinin çevresiyle zayıf bağları vardır, bu kişiler kendilerini diğer insanlardan ayrı, kopuk ve desteksiz hissederler.

   Altrustik intihar ise tam tersine sosyal talebe cevaptır, kişi grubuna çok fazla bağlıdır, kendisini toplumuna adar ve önemli olan toplumun iyiliğidir (Japonların hara-kiri eylemi bunun örneğidir)

     Anomik intihar ise kişinin sosyal ilişkilerindeki ani değişim sonucu ortaya çıkar. 

    Sebebi ne olursa olsun intihar etmek edebiyattan sinemaya, müzikten resme sanatın her dalında özel ilgi görmüştür. İntihar eden bir sanatçıysa ölümü de mutlaka sanatsal olur. Kurt Cobain ardında son derece duyarlı bir mektup bırakır. Marilyn Monroe'nun intiharı sır perdelerinin ardına gömülür, Nilgün Marmara sadeliği seçer ama ardında bıraktığı eserleri tartışmalarla devam eder, en yakın tarihte intihar eden Robin Williams ise ardından bir sürü cevapsız soru bırakır ve bu liste uzar gider.

    Oysa intihar eden kişi sıradan, sade bir kişi ise sebebi de sıradanlaşır.  Zavallı, aciz, güçsüz olarak görülür. Ne ünlülerde olduğu gibi methiyeler dizilir ardından, ne sevgi mesajları yağar sosyal medyadan, ne de adına şiirler yazılır. Depresyondaydı, sevdiği kızı alamadı, iflas etti, hayatta hiçbir istediği olmadığı için mutsuzluktan intihar etti denilerek, ölüm şekli kınanarak,  üzerine serpilen toprakla unutulup giderler.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder