21 Eylül 2014 Pazar

SOĞUK SEVİŞME


Kalan eşyaları sabah yerleştiririm diye düşünüp, gelişi güzel yerleştirilmiş kanepeye uzandı. Yorgunluktan her yerinin ağrıdığını hissediyordu. Oldum olası sevmezdi bu taşınma işlerini. İlk birkaç gün çok yorulacaktı, ama yeni evi ona yeni bir hayatın başlangıcını da getirecekti. Uykusuzluğa ve yorgunluğa yenik düşen göz kapakları yavaş yavaş kapanırken, uykulu gözlerle etrafı süzdü, kalan eşyaları yerleştireceği yerleri zihninde tasarlamaya başladı.

Sabaha karşı ani bir irkinti ile uyandı. Uyku ile uyanıklık arası gördüğü bir düş mü, yoksa gerçek miydi seçemediği bir dokunuş okşuyordu ayaklarını. Gene o geldi, diye geçirdi içinden. Bu onun dokunuşlarıydı, biliyordu. Hep böyle olur olmaz zamanlarda, ansızın geliyordu. İzin almadan, hoşlanıp hoşlanmayacağını sormadan geliyor ve başlıyordu bedenine dokunmaya. Bu sefer ayaklarından başlamıştı ve yavaş yavaş yukarılara doğru çıktığını hissediyordu. Öylesine yorgun ve uykusuzdu ki,  karşı koymaya yetecek gücü bulamıyordu kendinde.  Soğuk nefesi vücudunda dolaşırken tepkisiz bir şekilde kendini tamamen onun ellerine bıraktı. Evet, şimdi yukarılara doğru çıkıyordu, kasıklarındaydı tam da. Dokunmadık hiçbir yerini bırakmıyor, her tarafını yalayarak geçiyordu adeta. Göbeğinden göğsüne doğru süzülürken, üşüme benzeri bir ürpertiyle sarsılarak derin derin nefes almaya başladı. Aldığı her nefeste göğüs kafesi inip kalkıyor, her inip kalkışta onun nefesini göğsünde daha belirgin bir şekilde hissediyordu.

Göğsünde ustaca gezinirken, kendini iyice kaptırdı bu dokunuşlara. İlk başlarda ürperti veren bu dokunuşlar artık hoşuna gidiyordu. Sevişme arzusu arttıkça artıyor, onun dokunuşlarının yetmediğini düşünüp kendi vücudunu okşuyordu şehvetle. Gözlerini kapatmış, bu soğuk sevişmeye teslim olmuştu adeta. Boynundan yukarılara doğru ilerlediğini hissettiğinde, dudaklarını araladı. Her nefeste onu içine çekiyordu. Nefes borusundan ciğerlerine doğru ilerlerken, geçtiği her yerin donduğunu hissetti. Birden” ne yapıyorum ben” dedi kendi kendine. Uykudan açamadığı gözleri fal taşı gibi oldu bir anda. Hızla yattığı yerden kalkıp etrafa şöyle bir göz attı. Açık kalan balkon kapısını fark ettiğinde” tahmin etmeliydim buradan girdiğini” diyerek, kapıyı açık unuttuğu için kızdı kendi kendine. Öfkeyle kapıya doğru gidip çarparak kapattı.


Yerine tekrar uzanıp battaniyesine sımsıkı sarıldığında, hızla uzaklaşan uğultulu sesi geldi kulaklarına. Gülümsedi, “kim bilir şimdi kime gidecek, kiminle sevişecek bu soğuk rüzgâr” diye geçirdi içinden.

Biraz da gülelim :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder