19 Eylül 2014 Cuma

KARDEŞİME...

Markete ya da pazara her gittiğimde gözlerim önce mantarları arar. Bakınırım uzun uzun, mutlaka bulurum sonunda. Öylece dururum karşılarında, gözlerimde çocuk gülüşlerimle, dalarım çocukluk anılarıma.

Büyümenin acıları da büyüteceğini bilmediğim yaşlardayım o zamanlar…Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor dışarıda. Biz ise pencerenin ardında yağmurun dinmesini, dışarıya oyun oynamak için çıkacağımız anı bekliyoruz kardeşlerimle. Sonunda hiç dinmeyecekmiş gibi yağan yağmur diniyor ve fırlıyoruz sokağa… Birkaç arkadaşımız daha yağmurun dinmesini fırsat bilip annelerinin, “ sakın çıkmayın, üstünüz başınız çamur olacak” ihtarına kulak asmadan çıkmışlar dışarıya. Hep beraber koşup oynuyoruz,  o yaşlarda her şey mutlu ediyor bizi; amaçsızca koşmak bile...

Yağmurdan sonraki o toprak kokusunu hala anımsıyorum, hala burnumda o unutamadığım eşsiz koku. Derken güneş doğar ve gökkuşağı belirirdi aniden. Bunun ne demek olduğunu hepimiz bilir ve sevinçle etrafa bakınırdık. Hep bu yağmurların ardından, gökkuşağı kendini gösterdiği ilk andan sonra çıkıverirdi mantarlar. Aman Allah’ım! Her yer bir anda bembeyaz oluyor, nasıl da çabucak patlayıveriyorlar topraktan! Önce görenin, önce onu alanın oluyordu çıkan her mantar. Tabii kavgalar da olmuyor değil! “Önce ben gördüm, tam ben alacakken sen beni ittin. O benimdi…” O zamanlar ki tek derdimiz, hangimizin daha çok mantar topladığı oluyor, ileride başka dertlerimizin olacağını hiç düşünemiyorduk o yaşlarda. Topladığımız mantarları eve getiriyor, pişirilmesini bekliyorduk sabırsızlıkla. Sobanın başında mantarların pişmesini beklerken bir gün büyüyeceğimizi, birbirimizden uzaklaşıp yabancılaşacağımızı ve mantar topladığımız o günleri düşünüp o zamanlar ne kadar mutlu olduğumuzu unutacağımızı aklımızın ucundan geçirmiyoruz. O zaman ki tek derdimiz büyümek. Büyüdükçe, yaşça bizden daha büyük arkadaşlarımızın bizi itip kakmasına izin vermeyecek kadar güçlü olacağımızı, en çok mantarı kendimizin toplayacağını ve bu sayede daha mutlu olacağımızı sanıyorduk. Ne büyük yanılgı!

Şimdi, büyükçe sorumluluklarımızın, dert ve kederlerimizin de büyüdüğünü yaşayarak gördüğüm,  Cahit Sıtkı’nın sözünü ettiği o, ‘yolun yarısı’nı da 5 yıl önce geçtiğim yaştayım, ama nerde mantar görsem çocukluk anılarım gelir aklıma. İşte o zaman ‘’keşke!”derim ‘’keşke! Büyümeyi o kadar çok dilemeseydim o yaşlarda. Keşke, en az mantarı ben toplasaydım ve hep çocuk kalsaydım!”

Biliyor musun, şimdi ne zaman yağmur yağsa o günlerdeki toprak kokusu gelir burnuma. Nerede mantar görsem, özenle arşive kaldırdığım eski bir fotoğrafın negatifleri gibi çekip çıkarırım çocukluk anılarımı, bakarım doya doya. Ve biliyor musun, o günlerden sonra ne gökkuşağını ne de güneşi gördüm. Sadece sağanak yağmurlar hüküm sürüyor hayatıma. Mantarlar ise ya market raflarında ya da pazar tezgâhlarında. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder