“Anne bak uf oldu”
“Dur da, öpeyim geçsin.”
Ne güzel günlerdi o günler değil mi? Yaralarınızı, acıyan
yerlerinizi sevgisiyle, şefkatiyle öpüp iyileştiren biri vardı hayatınızda. Size
ne olduğunun anlam ifade ettiği, size
kötü bir şeyler olmasının onu derinden üzdüğü, size önem veren, destek olan,
varlığınıza bir zarar geldiğinde o zararı onarmada size yardımcı olan biri
vardı hayatınızda
.
Günün birinde
büyüdünüz ve bir başına kaldınız hayatta. Kanayan, acıyan yerleriniz günden
güne çoğaldı. Ne öpüp iyileştirecek, ne de sevgi ve şefkatiyle sarıp
sarmalayacak kimseler yok yanınızda. Çocukluğunuzun o güzel günlerini,
annenizin yaralarınızı öpüp iyileştirdiği günler geliyor aklınıza. Fark edilmek
istiyorsunuz, birileri varlığınızı, acılarınızı fark etsin… Ulu orta
açıyorsunuz bu yüzden yaralarınızı önünüze gelen herkese. Bakın uf oldum
diyorsunuz kimsenin duyamayacağı bir sesle. Gören olmuyor, duyan da… Çektiğiniz
acıdan daha acı geliyor bu durum. Kolay değil en zayıf yanlarını hiç
tanımadığın insanlara göstermek, ulu orta kanayan yanlarını açmak. Ama fark
edilmemenin acısı daha da büyük oluyor ve siz, görünmemek, fark edilmemek ne
kadar acı olursa olsun, ısrarla birilerin sizi görüp fark etmesini
istiyorsunuz. Yaralarınıza daha büyük anlamlar yüklüyor, sanki yaralarınızla
var olacakmışsınız hissine kapılıyor ve hiç değilse onlar sayesinde görünebilir
olmak istiyorsunuz.
Bu her ne kadar ruhsal olarak acı verse de, acı verici
şeyleri beraberinde getirse de, diğer acıdan (varlığın farkına varılmamasından
ve hatta tanınmamasından) daha kolay ve katlanılası bir acıya dönüşüyor.
Siz hayat boyu defalarca kez uf oluyorsunuz; acıyorsunuz,
kanıyorsunuz, kırılıyorsunuz, büyük hasarlar alıyorsunuz ama hep yalnız
kalıyorsunuz. Doğru ya, artık siz bir yetişkinsiniz. Kendi yaralarınızı
kendiniz sarmak zorundasınız. Toplum sizden bunu bekliyor. Bunu beklemeyip
sizinle ilgilenen, ilgilenmiş gibi yapan kesim ise sizin en yaralı
yerinizden yakalayıp yeni yaralar açmak için fırsat kolluyor. Siz ise
çocukluğunuzdan kalma o saf masumiyetle size uzatılan her yardım elini sımsıkı
tutuyorsunuz. Günün birinde felaketiniz olacağını bile bile üstelik. Çünkü yalnızlık
illetinden kurtulmak için her türlü gayri meşru yola başvurmaya hazırsınızdır. Yalnızlık!..
Yalnızlığınız düşeceğiniz en tehlikeli tuzak oluyor ve hayat boyu siz bu tuzağa
sayısız kez düşüp duruyorsunuz. Yaralarınıza yara katıyorsunuz ve gene ulu orta
yaralarınızı açıp bak uf oldum diyorsunuz. Kimse görmüyor, kimse duymuyor gene
sizi. Yalnızlığınızla baş başa kalıyorsunuz her zamanki gibi….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder