19 Eylül 2014 Cuma

UF OLDUM!

“Anne bak uf oldu”
“Dur da, öpeyim geçsin.”


Ne güzel günlerdi o günler değil mi? Yaralarınızı, acıyan yerlerinizi sevgisiyle, şefkatiyle öpüp iyileştiren biri vardı hayatınızda. Size ne olduğunun anlam ifade ettiği,  size kötü bir şeyler olmasının onu derinden üzdüğü, size önem veren, destek olan, varlığınıza bir zarar geldiğinde o zararı onarmada size yardımcı olan biri vardı hayatınızda
.
 Günün birinde büyüdünüz ve bir başına kaldınız hayatta. Kanayan, acıyan yerleriniz günden güne çoğaldı. Ne öpüp iyileştirecek, ne de sevgi ve şefkatiyle sarıp sarmalayacak kimseler yok yanınızda. Çocukluğunuzun o güzel günlerini, annenizin yaralarınızı öpüp iyileştirdiği günler geliyor aklınıza. Fark edilmek istiyorsunuz, birileri varlığınızı, acılarınızı fark etsin… Ulu orta açıyorsunuz bu yüzden yaralarınızı önünüze gelen herkese. Bakın uf oldum diyorsunuz kimsenin duyamayacağı bir sesle. Gören olmuyor, duyan da… Çektiğiniz acıdan daha acı geliyor bu durum. Kolay değil en zayıf yanlarını hiç tanımadığın insanlara göstermek, ulu orta kanayan yanlarını açmak. Ama fark edilmemenin acısı daha da büyük oluyor ve siz, görünmemek, fark edilmemek ne kadar acı olursa olsun, ısrarla birilerin sizi görüp fark etmesini istiyorsunuz. Yaralarınıza daha büyük anlamlar yüklüyor, sanki yaralarınızla var olacakmışsınız hissine kapılıyor ve hiç değilse onlar sayesinde görünebilir olmak istiyorsunuz.

Bu her ne kadar ruhsal olarak acı verse de, acı verici şeyleri beraberinde getirse de, diğer acıdan (varlığın farkına varılmamasından ve hatta tanınmamasından) daha kolay ve katlanılası bir acıya dönüşüyor.

Siz hayat boyu defalarca kez uf oluyorsunuz; acıyorsunuz, kanıyorsunuz, kırılıyorsunuz, büyük hasarlar alıyorsunuz ama hep yalnız kalıyorsunuz. Doğru ya, artık siz bir yetişkinsiniz. Kendi yaralarınızı kendiniz sarmak zorundasınız. Toplum sizden bunu bekliyor. Bunu beklemeyip sizinle ilgilenen, ilgilenmiş gibi yapan kesim ise sizin en yaralı yerinizden yakalayıp yeni yaralar açmak için fırsat kolluyor. Siz ise çocukluğunuzdan kalma o saf masumiyetle size uzatılan her yardım elini sımsıkı tutuyorsunuz. Günün birinde felaketiniz olacağını bile bile üstelik. Çünkü yalnızlık illetinden kurtulmak için her türlü gayri meşru yola başvurmaya hazırsınızdır. Yalnızlık!.. Yalnızlığınız düşeceğiniz en tehlikeli tuzak oluyor ve hayat boyu siz bu tuzağa sayısız kez düşüp duruyorsunuz. Yaralarınıza yara katıyorsunuz ve gene ulu orta yaralarınızı açıp bak uf oldum diyorsunuz. Kimse görmüyor, kimse duymuyor gene sizi. Yalnızlığınızla baş başa kalıyorsunuz her zamanki gibi….


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder